Content feed Comments Feed

Latin Amerika serbest kalıyor

4 Şubat 2009 Çarşamba


Beş yıl önce Evo Morales kongre üyesi ve koka üreticisi olarak yükselen bir politik yıldızken onunla Cochabamba’daki ofisinde buluşmuştum. Brezilya Devlet Başkanı Lula ile buluşmasını sorduğumda portakal suyunu içiyor ve gazetelere göz atıyordu. Bana, “Konuştuğumuz başlıca konu Latin Amerika’nın kurtuluşu ve birliği için bir politik enstrümanı nasıl inşa edebileceğimizdi” dedi.

Başkan Morales şimdi bu enstrümanı çalan birçok sol eğilimli Güney Amerika liderinden biri. Bu birleşmiş blok, askeri eğitim alanlarından politik toplantılara kadar bölgedeki Washington varlığıyla etkin biçimde yer değiştirdi. Değişken düzeylerde, Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Ekvador, Paraguay ve Venezüella, ABD destekli darbelerin, gözdağı siyasetinin, Chicago Boys * neo-liberalizminin Güney Amerika için pekâlâ sona erdiğini ispatladılar. Barack Obama’nın seçilmesi de Washington’dan daha az kovboy yaklaşımı gelmesi için umut verdi.

Latin Amerika’da mevcut ortanın solu liderlerin çoğu emperyalizm ve neo-liberalizm karşıtı düzlemde seçilmişken siyasetlerinin genel kapsamları genellikle değişiyor. Görüntünün sol tarafında Venezüella’dan Hugo Chavez, Bolivya’dan Evo Morales ve Ekvador’dan Raffael Correa oturuyor. Bu liderler doğal kaynakların kamulaştırılmasına ve ortaya çıkan zenginliğin ülkelerin yoksul çoğunluğunun yararına sosyal programlara aktarılmasına odaklandılar. Aynı zamanda toprakların yeniden dağıtımını ve devlet politikalarına, karar almaya, bütçe oluşturulmasına halkın katılımını arttıran anayasal değişiklikleri yürürlüğe koydular. Chavez, Morales ve Correa ayrıca Bush yönetimini eleştirmekte diğer liderlerden daha açık sözlü oldular.

Lula, Şili’de Michelle Bachelet ve Arjantin’de Nestor ile Cristina Kirchner neo-liberalizme karşı koyma yönündeki yaklaşımlarında daha ılımlı oldular, ancak insan haklarında ve IMF, Dünya Bankası ve Dünya Bankası ile ilişkilerinde çığır açıcı oldular. Ekonomik ve sosyal politikalarında radikal görünmemelerine rağmen, Venezüella, Bolivya ve Ekvador ile dayanışma gösterdiler.

UNASUR kuruldu, elçiler kovuldu

Geçtiğimiz Eylül’de Bolivya’da yaşanan çatışmalar bölgesel birlik için gerçek bir sınav oldu. Morales’in azil oylamasında ülke çapında yüzde 67 destek almasından sadece haftalar sonra, sağcı muhaliflerin kiraladığı haydutlardan oluşan küçük bir grup Morales destekçilerine karşı bir şiddet dalgasına neden oldu. Yol kesmelerden, protestolardan ve ırkçı saldırılardan oluşan bu günlerin en kötüsü 11 Eylül’de tropikal eyalet Pando’da meydana geldi. Sağcı vali Leopoldo Fernández tarafından finanse edildiği iddia edilen özel milis kuvvetleri, eyaletin başkenti yakınlarında gösteri yapan silahsız binlerce Morales destekçisi erkek, kadın ve çocuğun üzerine ateş açtı. Saldırıdan geriye onlarca ölü ve yaralı kaldı.

Kaynama noktasına ulaşan bu şiddetten hemen sonra, Morales ABD’nin Bolivya Büyükelçisi Philip Goldberg’i sağcı muhalefeti desteklediği suçlamasıyla ülkeden kovdu. Morales, Goldberg hakkında, “Demokrasiye karşı komplo kuruyordu ve Bolivya’nın bölünmesi için çabalıyordu” dedi. Çok sayıda görüşme ve açıklanan belgeler ABD Büyükelçisinin muhalefeti desteklediğini kanıtladı. Goldberg bu suçlamaları reddetti. Muhalefet valilerinin resimlerinin ve ABD bayraklarının yakıldığı bir gösteride muhabirlere büyükelçinin kovulması hakkında konuşan Bolivya Bölgesel İşçiler Merkezi lideri Edgar Patana, “Eğer Morales onu kovmasaydı bugün ABD Elçiliği’ni yerle bir ediyor olacaktık” dedi. Chavez, Morales’in gösterdiği yolu takip etti ve ülkesindeki ABD elçisini kovdu. Bush yöenetimi, her iki ülkenin büyükelçilerini Washington’dan kovarak cevap verdi.

Morales, çatışmaların ardından Şili’nin Santiago kentindeki Güney Amerika Ülkeleri Birliği (UNASUR) toplantısına ulaştığında, ülkesindeki sağcı şiddetini “sivil hükümet darbesi”nin bir parçası olarak suçladı. UNASUR, Güney Amerika ülkelerinin en yeni ve belki de en etkili koalisyonu. UNASUR, diğer şeylerin arasında bölgedeki egemenliği, barışı ve dayanışmayı garantiye almak amacıyla şu anki biçimini 2007’de aldı. Bolivya’daki çatışmaları çözmek için yapılan acil toplantıda, bölge başkanları Morales’i oybirliğiyle desteklediler, muhalefetin şiddet içeren taktiklerini kınadılar ve ayrılıkçıları tanımayacaklarını vurguladılar.

Toplantıda liderlere bir hükümet sarayı gezisi yaptıran Bachelet, eski başkan Salvador Allende’nin 1973’te kendisine karşı yapılan ABD destekli darbede öldüğü odayı gösterdi. Geziye katılan deneyimli Latin Amerika politik analisti Laura Cralsen, “Mesaj açık ki bu olmayacaktı, diğer bölge liderleri izlerken, demokratik olarak seçilmiş bir liderin yetkileri şiddetli bir darbeyle alınmayacaktı” şeklinde konuştu.

ABD Büyükelçisi’nin Bolivya’dan kovulmasından günler sonra, 16 Eylül’de ABD Bolivya’nın “son on iki ay süresince uluslararası uyuşturucuyla mücadele anlaşmaları altındaki yükümlülüklerini karşılamakta açıkça başarısız olduğunu” açıkladı.26 Eylül’de Bush yönetimi, Bolivya’nın uyuşturucuya kaşı çabalarında başarısızlığı nedeniyle Andean Ticari Teşvik ve Uyuşturucuyu İmha Hareketi’ne katılımını iptal etme planını açıkladı. Bu ticari eylemin iptalinin 20 bin Bolivyalının işsiz kalması ile sonuçlanması bekleniyor. İronik biçimde, bu işsizlerin çoğu muhtemelen koka üretimi alanında iş aramaya başlayacak.

IMF kan kaybediyor

Güney Amerika’da neo-liberalizmin başarısızlığı ve bunu takiben solun yükselişi futbol efsanesi Maradona’nın gazetecilere, “Geroge Bush’un, bir insan atığının varlığını reddeden bir Arjantinli olmaktan gururluyum” dediği, 2005 yılında Arjantin’in Mar de Plata kentinde Bush’uın katılımıyla gerçekleşen Amerika Devletleri Örgütü zirvesinde netleşmişti. Bush’u selamlayan kitlesel protestolar, yarımküredeki sokak protestolarının ve ekonomi bakanlıklarının iç yüzündeki kabaran halk duyarlılığının açık belirtisiydi: Amerika Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi planı ölmüştü.

Ekim 2007’de, Ekvador Devlet Başkanı Correa, ABD Ekvador’a Miami’de askeri üs açma izni vermedikçe, ABD’ye Ekvador’un Manta bölgesindeki üssünün kiralanmasına dair anlaşmanın yenilenmeyeceğini açıkladı. Mart 2008’de, Kolombiya ordusu Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri’ne (FARC) ait bir kampa yönelik Ekvador’da sınır ötesi bir operasyon düzenlediğinde ABD diplomatları Kolombiya’nın haklı olduğunu ve “terörle savaş” kapsamında sınır boyunca operasyon yapması gerektiğini belirtti. Ama bölge liderleri Kolombiya’nın eylemlerini kınadı ve gergin anlaşmazlığı ABD katılımı olmadan diplomatik olarak çözdü.

Geçtiğimiz Nisan’da, ABD Deniz Kuvvetleri, Karayipler’deki dördüncü filosunu yeniden canlandıracağını açıkladı. Venezüella Eylül ayında buna aynı bölgede Rusya ile birlikte deniz tatbikatları yapacağını belirterek karşılık verdi. Venezüella ve Brezilya aynı zamanda bölgede NATO benzeri Güney Amerika Savunma Kurulu oluşturma planlarına öncülük ediyor.

Daha sonra Aralık’ta Brezilya’da, 31 Latin Amerika ve Karayip ülkesi Küba’nın, Wahington’ın anlamlı biçimde dışında tutuluğu Amerika Kıtası Zirvesi’ne katılmasını sıcak karşıladı. Chavez, “Küba hep ait olduğu yere döndü. Tamamız” dedi. Ek olarak, zirve katılımcıları Küba’ya yönelik ABD ambargosunu açıkça kınadı.

ABD ayrıca, büyük bir güç olarak elinde tuttuğu kurum olan IMF’nin reddedilmesine bağlı olarak etkisini yitirdi.

Washington’daki Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezi başkan yardımcısı Mark Weisbrot “Son dört yılda IMF’nin toplam kredi portföyü 105 milyar dolardan 10 milyar doların altına düştü. Örgütün kendisi şu anda senelik 400 milyon dolarlık bütçe açığı veriyor ve küçülmeye zorlanıyor” şeklinde açıklamada bulundu.

İlk kez Chavez trafından savunulan borç verme kurumu Güney Bankası, şimdi yedi Güney Amerika ülkesi tarafından IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların yerine geçecek kurum olarak kabul edildi.

Birbirleriyle ticareti içeren diğer anlaşmalar da yürürlükte. Birçok güney Amerika ülkesi, özellikle de Venezüella ile Bolivya, Rusya ve Çin ile yeni ticari ve askeri anlaşmalara önem veriyor. Associated Press’e göre Çin’in 2000 yılında 10 milyar dolar olan Latin Amerika ile ticareti 2007’de 102.6 milyar dolara fırladı. Son olarak Bolivya Rusya’yla 5 savunma helikopteri alınmasına dair anlaşma imzaladı ve Venezüella da Rusya’dan tank ve askeri keşif araçları alma planlarını açıkladı. Bu arada Aralık ayında Brezilya, Fransa ile askeri araçların alınmasına dair 11 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı.

Bush, Chavez’in eğlencesi oldu: “Yoldaş Bush”

ABD’deki mevcut ekonomik kriz, bölge üzerinde baskı oluşturan 30 yıllık neo-liberal ticaret politikalarının sonuna işaret ediyor olabilir. Bazı analistler, Güney Amerika’da böylesine politikalardan ayrılmanın, ABD’deki ekonomik krizi daha iyi savuşturacak özgün ekonomi politikalarına izin vereceğine inanıyor. Bazı Latin Amerika liderleri, korkudan titremekten ziyade ABD’deki krizi bölgesel entegrasyonu genişletmek için bir fırsat olarak görüyor. Laura Carlsen durumu “bardağı taşıran son damla” olarak açıklıyor.

Chavez, bankaların kamulaştırılmasına yönelik beklenmedik değişimi nedeniyle Bush ile “Yoldaş Bush” diyerek dalga geçiyor. Chavez’in yeni başkan Obama’yı “Yoldaş Obama” olarak çağırıp çağırmayacağı belirsiz. Geçen Mayıs ayında Obama, Chavez’i “demagog” olarak yaftalamıştı ve “Onun tahmin edilebilir ama tehlikeli anti-Amerikan retoriği, otoriter devlet ve çek defteri diplomasisinin karışımı, geçmişte denenmiş ve başarısız olmuş ideolojilerle aynı yanlış umudu öneriyor” demişti. Obama, Morales’in ve Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega’nın görüşlerini de “bayat” olarak adlandırmıştı.

Obama’nın ulusal güvenlik sözcüsü Wendy Morigi de, Obama’nın ABD Büyükelçisi Goldberg’in Morales tarafından kovulmasından “çok endişeli olduğunu” ve “suçu yabancıların üzerine atmayı denediğini” söylemişti. Morigi ayrıca Obama’nın, Huga Chavez’in ABD Büyükelçisi Patrick Duddy’i kışkırtma olmadan kovmasından “derin rahatsızlık duyduğunu” belirtmişti.

Ancak Latin Amerika’daki birçok insan Washington’a odaklanmaktan rahatsız ve yorgun. Ekvador Devlet Başkanı Correa’nın Obama’nın zafer haberini alması üzerine söylediği gibi: “Latin Amerika’nın, ABD başkanlığında kimin olduğuyla ilgilenmeyeceği günler gelecek, çünkü Latin Amerika kendi iki ayağının üzerinde durmasına yetecek kadar egemen ve bağımsız olacak.”

*: Chicago Üniversitesi’nde Milton Friedman ve Arnold Harberger’in altında eğitim gören 25 Şilili genç ekonomiste verilen isimdir. Kendilerine diktatör Pinochet tarafından serbest pazarı ve özelleştirilmiş ekonomiyi oluşturma fırsatı verilmiştir.

http://towardfreedom.com/home/content/view/1520/1/ adresinde yer alan ve Benjamin Dangl tarafından oluşturulan haber/analizden çevrilmiştir.

Benjamin Dangl, Bolivya’da yaşıyor ve “Ateşin Bedeli: Kaynak Savaşları ve Bolivya’da Sosyal Hareketler” kitabının yazarı. Aynı zamanda towardfreedom.com ve upsidedownworld.org sitelerinin editörü.

0 Responses to Latin Amerika serbest kalıyor

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi