Content feed Comments Feed

ABD’de Vietnam Savaşı’na karşı sokakta gösterilen direnişle ortaya çıkan ve 1967 yılından bu yana faaliyet gösteren sosyalist partilerden olan Peace and Freedom Party, yaptığı açıklama ile tartışmalı seçimler sonrasında İran halkının ihtiyacı olan şeyin “müdahalesizlik” olduğunu belirtti. Partinin Kaliforniya Eyalet Başkanı Kevin Akin imzasıyla yapılan açıklamada İran’daki baskı rejiminin ülke halkının kendi iradesiyle yıkılması gerektiği vurgulanırken, ABD yönetimine de kendi ezilenlerinin sorunlarını çözmek için çaba gösterme çağrısında bulunuldu:

“Peace and Freedom Party, İran’daki son politik karışıklığın sonucunda İran halkının, en zengin İranlılarla yakın ortaklık içindeki vaizlerin hakim olduğu rejim tarafından ezilegelen İran işçi sınıfı için daha büyük özgürlükler ve imkanlar kazanabilmesini umuyor. İşçi hakları en aza indirilmiş, sendika önderleri hapsedilmiş, işçi sınıfının politik örgütlülükleri bastırılmış, sosyalizmi savunanlar tutuklanmış, işkence görmüş ve öldürülmüş durumda. İran solu varlığını yer altında veya sürgünde sürdürmekte. Fakat bunlar bir boşlukta gerçekleşmedi. İran’daki bu problemlerin birçok sebebi var, fakat ABD hükümetinin geçmişteki ve bugünkü müdahaleleri şüphesiz ki tüm bu nedenler arasında sayılmalı.

ABD’deki iki sermaye partisinin, Cumhuriyetçi ve Demokratların seçilmiş yetkililerinden ve parti liderlerinden gelen bir dizi açıklama, açıklanan sonuçlarını birçok kişinin hileli addettiği İran başkanlık seçimleri sonrasından yeni bir seçim talep eden İranlılara sempatiyi ifade etmekte. Özellikle Cumhuriyetçilerden gelen açıklamalarda, ABD hükümetinden “sert konuşmaktan” sınırsız askeri müdahaleye kadar değişen aralıklarda eylemler talep edilmekte. Tabii ki askeri müdahale talep edenler bundan aylar önce, seçimlerden önce de başka gerekçelerle aynı şeyi talep ediyorlardı. Peace and Freedom Party, İran’a yönelik bugüne kadar çok fazla ABD müdahalesinin olduğunu ve tüm bunlarsın İran halkına yardım etmekten çok acı verdiğini belirtiyor.

ABD, İran’ı 1942’den 1945’e kadar işgal altında tutan müttefik işgal güçlerinin parçasıydı ve 1946 yılında İran’da solun bastırılmasına yardım etti. CIA 1953 yılında seçilmiş İran hükümetini devirmek ve Amerikan petrol şirketlerinin çıkarlarına CIA güdümünde hareket eden Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin başında olduğu anayasal monarşiyi tesis etmek için gerici politikacıları, gerici sanayicileri ve sermayedarları kullandı. Şah, CIA’in teknik desteği ile bütünüyle kokuşmuş bir baskı, işkence ve cinayet rejimi kurdu. İktidarı, bütün halkın Şah’ı devirmek için ayaklanması ile 1979 yılında sona erdi. Şah, ABD’nin Demokrat başkanı Jimmy Carter’ın kuvvetli desteğine rağmen devrildi. Ertesi yıl Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak, ABD’nin siyasi, ekonomik ve askeri teşvikiyle Irak’ı işgal etti. İşgal, Reagan yönetiminde devam eden ve kimyasal silahları, diğer korkunç kitle imha silahlarını ve hem İran güçlerine hem de Iraklı Kürt güçlerine ve halka yönelik kullanılan ABD uydularının hedef belirleme istihbaratlarını içeren askeri yardımlarla yıllarca sürdü.

1979’dan beri ABD, İran’a yönelik değişen derecelerde bir ekonomik ambargo sürdürüyor. Reagan’ın adamlarının, Carter’ın yenildiği 1980 ABD seçimlerine dek ABD elçilik personelinin İran’ın elinde tutulması için gizlice pazarlık etmesinden sonra Reagan’ın yardımcıları, İranlı yetkililerle Reagan’ın Orta Amerika’daki kirli savaşı finanse edecek para karşılığında gelişmiş silahlar temin etmesine dair başka gizli pazarlıkları devam ettirdi. Bu arada İranlı yetkililer ülkede solu baskı altına aldı, on binlerce eylemciyi hapsetti. Reagan yönetimi ile İran’daki gerici dini liderler arasındaki bağlantının doruk noktasında binlerce İranlı solcunun, hemen hemen bütün liderlerin ve çeşitli partilerden tanınmış eylemcilerin yargısız infazla öldürülmesini de içeren bir cezaevi katliamı vardır. Bu katliamda iç gerekçeler de vardı ve katliam Irak Savaşı bağlamından kopuk olarak gerçekleşmemişti ancak kuşkusuz ki pazarlıklara dahil olan Reagan’ın yetkililerini memnun etmiş olmalıydı.

Şu anda, aylar önce rapor edildiği üzere İran’ın çeşitli bölgelerinde oraya aslında Bush yönetimi tarafından bir saldırı ya da işgali hazırlamak üzere gönderilmiş ABD askeri ve casus ekipleri mevcut. Son 30 yılda uygulanan ekonomik ambargo şiddetlendi ve batısında Irak’ı, doğusunda ise Afganistan’ı işgal eden ABD kuvvetleri var. Son İran seçimlerinin ve neticesinin görülmesi gerektiği durumun önemli bir parçası. Demokrat ve Cumhuriyetçilerin akıllarındaki soru orada bir ABD müdahalesi olmalı mı olmamalı mı değil, aksine bu müdahalenin ne yönde değişim göstermesi gerektiği.

Peace and Freedom Party’nin duruşu gayet net: Devletimiz İran’a halihazırda yeterince zararı vermiş durumda. Tüm müdahaleler durdurulmalı, Irak ve Afganistan’daki bütün ABD birlikleri derhal geri çekilmeli, ambargo sonlandırılmalı ve ABD ile İran arasında karşılıklı faydası olan ticaret yeniden başlamalı. İran’ın iç siyasi sorunları casuslar ve sabotaj ajanları veya açık tehditler ve zorbalık “yardımı” olmaksızın İranlıların kendi kararlarına bırakılmalı. İran’ın sorunlarına yönelik yıllarca süren yıkıcı ABD müdahalesinden sonra her şey derhal düzelmeyecek ama İran’ın gelecekte iç durumundaki ve dünya ile ilişkilerindeki iyileşmeler için sıkı bir müdahalesizlik politikasının temeli atılmalı.

Cumhuriyetçi ve Demokratların yetkililerinin açıklamalarındaki dikkate değer bir özellik de ikiyüzlülükleri. Cumhuriyetçilerin, 2000 yılında Florida’da yüksek mahkemenin oy sayımını durdurmak için müdahale etmesinin ardından dikkatli bir oy sayımı kampanyası sürdürmesi çok komik. Sanki bazı üyeleri kendi ofisleri önündeki gösterilere engel olmaya çalışmamış gibi İran’da gösteri özgürlüğü için kampanya yürütüyorlar. Elbette gösterilerin dağıtılmasına dair bu sahte açıklamaları duyan halkın bir kısmı, aynı yetkililerin son yıllarda Seattle’daki ve her iki partinin kongrelerinin yapıldığı salonların önündeki gösterilerin dağıtılmasına ve gözaltılara öncülük ettiklerini hatırlamalı. Ayrıca İran’da başkan adaylarının sayısını ülke zenginleriyle işbirliği içindeki seçilmemiş dini liderlerin küçük çemberi vasıtasıyla kısıtlayan süreci eleştiren bu kişiler ABD’de tartışmaların iki büyük sermaye partisinin adaylarıyla sınırlandığı benzeşik süreci tamamen göremez durumda.

İran’daki insan hakları ihlallerini kınayan ABD’li yetkililerin bazıları, ABD’de ve müttefiklerindeki insan hakları ihlallerini hevesle destekleyenlerle aynı kişiler. FBI’ın cinayet komplosu kurduğu ancak açıkça suçsuz olan kahraman yerli Amerikan lideri Leonard Peltier, Obama tarafından serbest bırakılmayacağından on yıllar boyunca cezaevinde kalacak. Bütün Chagos Takımadaları halkı, Obama dönmelerine izin vermediği için Diego Garcia Adası ve takımadaların geri kalanından sürgünde. “Kübalı Beşler”, Obama onları Küba’ya göndermeyecek diye, yüksek mahkemenin saçma bir şekilde taraflı olan yargılamanın sonuçlarına engel olmaması nedeniyle hâlâ cezaevinde. Uzun liste böyle devam eder. Ve hâlâ aynı başkan İran’daki insan hakları ihlallerine dair endişelerini ifade ediyor. Biz de her ülkede olduğu gibi İran’daki insan hakları ihlallerine dair endişeliyiz, ancak biz çabalarımızı kendi ülkemizdeki ezilen ve sömürülenlerin insan haklarını temine ve ülkemizin başkalarının işlerini daha kötü yapmasını engellemeye yönlendiriyoruz.”

http://peaceandfreedom.org/home/about-us/resolutions-and-statements/524-the-iranian-people-need-non-intervention-from-the-united-states adresinde yayımlanan açıklamadan çevrilmiştir.

0 Responses to İran halkının ihtiyacı "müdahalesizlik"

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi